21 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen şiddetli deprem, Türkiye’nin bazı bölgelerinde büyük bir panik ve korkuya yol açtı. Özellikle yemekhanede yaşananlar, deprem anının ne denli dramatik ve unutulmaz olduğunu gözler önüne serdi. Öğle saatlerinde meydana gelen depremde, yemek yiyenlerin arasında farklı tepkiler ortaya çıktı. Bazı kişiler panikle kaçışmayı tercih ederken, bazıları bayılırken, bir kişi ise son derece sakin kalarak yemeğini masasında bırakmadı. Bu olay, hem korkunun hem de insanın temel ihtiyaçlarının ne kadar ön planda olduğunu gösterdi.
Yemekhanedeki deprem anı, her bireyin farklı tepkilerini gözler önüne serdi. Deprem anında birçok kişi, yaşadıkları ani sarsıntıyla ne yapacaklarını bilemedi. Kimi insanlar, acilen kendilerini dışarı atarak, güvenli bir nokta arayışına girdi. Bu sırada bir kısmı baygınlık geçirirken, başka bir grup ise çığlıklarla etrafa dağılmaya çalıştı. Bu panik hali, yemekhanede sessizlikten kalabalık bir karmaşaya dönüşmüştü. Ancak tüm bu kaosun ortasında bir kişi dikkat çekici bir şekilde yemeğini bırakmadan oturdu. O, çevresinde olup bitenlere kayıtsız kalmış gibi görünüyordu.
O esnada yemek masasında oturan ve gözleriyle çevresindeki durumu izleyen genç adam, deprem sarsıntısının devam ettiğini hissederken bile yemeğini masasında bırakmamakta kararlıydı. Arkadaşları çevresinde bağırırken, fırtına gibi kaçışan insanları izlemekle yetindi. Bu durum, onu çoğu yerde nasıl bir cesaretle anılacağını sorgulattı. Depremin gürültüsü ve insanlarındaki korkunun mixinde, o derin bir nefes alıp, önündeki tabakla meşguldü. Neden böyle davrandığına dair birçok spekülasyon yapılabilir, belki de o, yiyeceklerini başkalarıyla paylaşacağını düşünmüştü.
Bu olay, sosyal medyada oldukça fazla dikkat çekti. Yaşanan korku dolu anları izlemiş olan kişiler, bu ‘yemeğini bırakmayan genç adamı’ kahraman olarak adlandırdılar. Ancak bazıları, onun bu tutumunu sorguladı ve yiyeceğin insan hayatından daha mı önemli olduğunu tartışmaya açtı. Birçok kişi, ölümlerin gerçekleştiği bir olayda karnın doygunluğunun yaninda zararın boyutunu gözetmediklerini öne sürdüler.
Neyse ki, deprem sonrası yapılan tatbikatlar sayesinde bazı yemekhanede olanlar, neler yapabilecekleri hakkında yeteri kadar bilgi sahibiydiler. Deprem sonrası güvenli alanlara hızlıca geçiş sağlandı ve yaralananların sayısı az oldu. Ancak bu kayıplar, yaşanan büyük felaketi hafifletmeye yetmedi. Türkiye’nin dört bir yanında geçmişteki depremlerin yarattığı travmalar tekrar canlandı. Her ne kadar her kesim tarafından farklı tepkilerle karşılanmış olsa da, olaydan dersler çıkarılması gerektiği vurgulandı.
Bunun yanı sıra, bu olay sadece deprem anında yaşanan tepkilerden ibaret değildi. İnsanların yemeye doyamadıkları bu anlar, bir toplumun nasıl felaketlere karşı dayanıklı olabileceğinin bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir. Bu tür olaylar, bireysel davranışların çok ötesinde, toplumun genel psikolojisini etkileyen bir çerçeve çizmektedir. Olay, sadece kaygı ya da korku ile değil, aynı zamanda dayanışma ve birlikte olma duygusunu da gündeme taşıyor. Bizler, bu tür durumlarda ne yapabileceğimizi planlayarak ve toplumsal hafızamızı güçlendirerek, daha güçlü bir toplum inşa edebiliriz.
Sonuç olarak, yemekhanede yaşanan bu deprem anı, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli dersler barındırıyor. Korku veya cesaret, anlık tepkilere göre şekilleniyor. Ancak en önemlisi, dayanışma ve birlikte olmanın ne derece kıymetli olduğunu unutmayalım. Yaşanan her felaket, insanın dayanıklılığını ve kayıplar sonrası nasıl ayağa kalkacağını öğrenmesi için bir fırsat sunuyor.