İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun yaptığı son açıklama, dünya genelinde büyük tepkilere neden oldu. "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" ifadeleri, özellikle insani durum hakkındaki tartışmaları alevlendirdi. Ancak sahada yaşayanların tanıklıkları ve bağımsız raporlar, bu açıklamaların gerçeklikle ne kadar örtüştüğünü sorguluyor. Bu yazıda, Netanyahu'nun iddialarını destekleyen ve çürüten verileri inceleyecek, Gazze'deki insani durumu daha iyi anlayabileceğimiz bir perspektif sunacağız.
Netanyahu, yaptığı açıklamada, Gazze’deki durumun abartıldığını, insanların açlıktan ölmediğini öne sürdü. Ancak Bu açıklama, uluslararası insani yardım kuruluşları ve bağımsız gözlemciler tarafından hemen yalanlandı. Birleşmiş Milletler’in sağlık ve gıda güvenliği konularında yayımladığı raporlar, Gazze’deki gıda yetersizliğinin kritik seviyelerde olduğunu gösteriyor. UNRWA (Filistinli Mülteciler için Birleşmiş Milletler Yardım Ajansı) ve diğer sivil toplum kuruluşları, bölgedeki insani krizin boyutunu gözler önüne seren verilere sahip. Gıda yardımı bekleyen pek çok insanın bulunduğu, açlık ve yetersiz beslenmenin insan yaşamı için ciddi tehdit oluşturduğu dile getiriliyor.
Ayrıca, Gazze’de yaşayan yerel halkın tanıklarıyla yapılan görüşmeler, insanlık dramını daha da somut hale getiriyor. Birçok aile, temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlandıklarını, gıda fiyatlarının aşırı derecede arttığını ve gıda temininde büyük sıkıntılar yaşadıklarını belirtiyor. Bu durum, sadece açlık tehdidi altında olmakla kalmıyor; aynı zamanda sağlık problemlerini de beraberinde getiriyor.
Gazze'de, Birleşmiş Milletler ve diğer insani yardım kuruluşlarının aktif olarak yürüttüğü çalışmalara rağmen, bölgedeki insan sayısının büyük bir kısmının yardıma muhtaç olduğu belirtiliyor. 2023 yılı itibarıyla, Gazze'deki nüfusun yaklaşık %60’ının temel gıda maddelerine erişimde zorluk çektiği ifade edilmektedir. Bu da demektir ki, her 10 kişiden 6'sı gıda yetersizliği riskiyle karşı karşıya. Bu kadar yüksek bir oranın, Netanyahu'nun "kimse açlıktan ölmüyor" açıklamasıyla nasıl bağdaştığını anlamak oldukça zor.
Başka bir taraftan, sağlık hizmetleri konusunda da ciddi bir kriz yaşanıyor. Çeşitli hastalıkların tedavi edilebilmesi için gerekli ilaçlara erişim oldukça kısıtlı; bu durum, özellikle çocuklar ve yaşlı insanlar için hayati tehlike oluşturuyor. Netanyahunun açıklamaları, bu insanları görmezden gelen bir yaklaşımdır ve gözlemcilerin birebir tanıklıklarıyla çelişiyor.
Dünya genelinden gelen eleştiriler, Netanyahu'nun açıklamalarının yanıtsız kalmadığını gösteriyor. Uluslararası topluluk, Gazze’de insani durumun iyileştirilmesi için acil önlemler alınmasını talep ediyor. Birçok ülke, bölgedeki insani yardımları artırarak, krizin hafifletilmesine yönelik adımlar atılmasını öneriyor. Ancak, bu adımların ne kadar etkili olacağı ve gerçek hayatta ne gibi değişiklikler yaratacağı sorgulanmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun açıklamaları, Gazze'deki gerçek durumu yansıtmaktan oldukça uzak. Hem bağımsız raporlar hem de sahada yaşayan insanların ifadeleri, bölgedeki insani kriizin boyutunu ve ciddiyetini ortaya koyuyor. Açlık, gıda güvenliği ve sağlık hizmetleri sorunları, gündemden düşmemesi gereken önemli konulardır. Bu meselelerin çözümü ise yalnızca politik söylemlerle değil, gerçekçi ve somut adımlar atılarak mümkün olacaktır.